“Umut ve örgütlülük insanlığın elindeki en büyük iki güçtür”

Kemal Okuyan’la Gündem programı gazeteci Şule Aydın’ın sunumuyla dün akşam soL TV’de canlı olarak yayınlandı.

Küba’da neler oluyor? TKP’nin Midilli ziyaretinde neler yaşandı? Semt evleri ve işçi evlerinden sonra köy evleri açan TKP neyi amaçlıyor? sorularını yanıtlayan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Aydın’ın ilk olarak Küba’yla ilgili sorusunu yanıtlayarak başladı.

Kemal Okuyan Küba’da yaşananlarla ilgili şunları söyledi:

“Küba yönetimi ‘Küba’da sorun yok, birileri ortalığı karıştırıyor’ demiyor. Yaklaşım şu: ABD büyük ölçüde kendi yarattığı sorunları istismar etmeye çalışıyor ve kendi güçleri ve bağlantılarıyla isyan çıkarıyor. Elbette Küba halkının mutsuz olması için bazı nedenler var ve Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel de bunu açıklamasında söyledi. 61 yıldır bir abluka var. Dünyada başka hiçbir ülke buna direnemez. Bu ülkeyle ticaret yapmak isteyen de yapamıyor. ABD yaptırım uyguluyor. Turizme dönük de yaptırımlar başladı ki bu gelirler çok kritik. Şu anda yaşanan gıda sıkıntısı da, elektrik kesintileri de ABD kaynaklı. Biz 2. Dünya Savaşı’nda gördük. Tarihin en büyük kuşatmalarından birinde, Leningrad kuşatmasında Hitler kenti aç bırakarak kuşatmaya çalıştı. Ne farkı var? Sonra ‘sosyalizm kötü.’ Küba ABD’den almak istemiyor ki. Evet gıda ve ilaç sıkıntısı var ama şu anda ABD kendi yarattığı sorun üzerinden müdahale etmeye çalışıyor. Gösteriler Batı’nın iddia ettiği yaygınlığa ulaşmadı. Batı ikiyüzlü. Başka ülkelerde sürekli eylemler oluyor. Biz isyan edince neden bunlar görmezden geliniyor? Evet en son 1994 Ağustosu’nda benzer gösteriler gerçekleşmişti. Ama Küba’da bugün devrimden yana olanların da eleştirebileceği bir yapı var. Küba Komünist Partisi de halkla tartışıyor, yeni kararlar alıyor. Özellikle ABD emperyalizmine karşı olmak gibi unsurlar toplumun genetiğinde var. ABD bayrağını alıp peşine takılacak insanlar! Halkın tepkisi bunlara sınırlı oldu, çok dikkatliler. Küba toplumu örgütlü bir toplumdur ve şu ana kadar küçük yerleşimlerde çatışma var. Küba halkının anti-emperyalist duygularıyla oynanırsa daha büyük olaylarla karşılaşılabilir. Küba’nın sorunları var ve bunlarla ABD gelsin müdahale etsin tuzağına Küba düşmez. Küba halkı daha önceki sorunlarını da aşmayı bildi ve yine aşacağını umuyoruz. Şu anda çok büyük bir uluslararası komplo var.”

‘Küba’nın en büyük dayanağı halkın örgütlü gücü’

Kemal Okuyan, Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel’in olayların hemen ardından devrimcileri sokaklara hakim olmaya çağıran açıklamasını değerlendirirken, bu açıklamanın Küba yönetiminde yaşanan bir paniğin sonucu olduğu görüşlerinin de duyulduğunu ve buna hiç katılmadığını söyledi.

Bu çağrıyı değerlendirirken Sovyetler Birliği’nde yaşananları hatırlatan Okuyan şöyle dedi:

“Sovyetler Birliği’nde de milyonlarca namuslu komünist vardı 1991’de. O dönemde komünistler ‘Bizi kardeş kavgasına sürüklemek istiyorlar, asla sokağa çıkmayacağız’ diyorlardı.”

Okuyan, Sovyetler’de yapılan bu hatanın hiç de güçlü olmayan karşı devrim cephesine avantaj sağladığını söyleyerek, Küba’da bu hatanın yapılmadığını vurguladı:

“Küba’da da olayların nereye evrilebileceğini bilen bir yapı var. Henüz çok büyük mitinglere dönüşmedi olaylar Küba’da. Devrim yanlılarına ‘ülkeyi halk savunacak’ denilmiş oldu. Polis, asker devreye girdiğinde ABD medyası da bağıracağı için halkın örgütlü gücü esas ve Küba’nın en büyük dayanağı bu. Devrimi Savunma Komiteleri her mahallede gerçekten örgütlü. Bunlar devlete bağı değil, sosyalizme bağlı örgütlenmeler ve bunların bir bölümü sokağa çıktı. Çıkınca da sokağa hakim oldular. Devlet Başkanı da boşuna ‘Sokaklar bizimdir’ demiyor.”

Muhalif eylemlerde ortaya çıkan herkes için hain denilemeyeceğini belirten Okuyan şöyle devam etti:

“Ama Küba’da emperyalizmin bayrağıyla özgürlük diye yürüyemezsiniz. Komünistlerin gururla devraldığı bir anti-emperyalist bayrak var. Neden ABD bayrağı var? Bu soru kritik. Küba’da ne oluyor? ABD’nin müdahalesini istiyorlar. O nedenle ABD bayrağı taşıyorlar. O yüzden aptal olmaları gerekir. Ben Küba halkının bunu da boşa çıkaracağını düşünüyorum. Batı basınında yayınlanan fotoğraf ve görüntülerin önemli bir bölümü hükümet yanlısı protestolar. Türkiye’de de oldu bu. Bunu ilk kez yapmıyorlar. Bu doğru değil, altını çizmek gerekiyor. Balkanlar’da mesela ABD yanlısı bayraklı büyük gösteriler oldu malesef ama bu Küba’da sökmez.”

‘ABD ablukası bazı tıbbi malzemelere erişimde sorun çıkartıyor’

Şule Aydın’ın “Aşıya ulaşmak neden zor?” sorusuna yanıt veren Okuyan, “2021 ilkbaharına kadar salgın kontrol altındaydı” dedi ve şöyle devam etti:

“Küba kendi aşısına başlamak için dışarıdan aşı almadı, güvenlik nedeniyle ve mali nedenlerle. Küba aşısı ülkedeki tüm ihtiyaçlara rağmen 3 faz aşamasını bilimselliğe tamamen uyarak geçirdi ve bunun bir bedeli oldu. Aşılama geç ama hızlı başladı. Aşı geliştiriyorsunuz ama şırınga darlığı var. Alçak ABD ablukası bazı tıbbi malzemelere erişimde sorun çıkartıyor. Küba denizi geçip derede boğuluyor. Her şeyi üretmek de mümkün değil. Bu eksiklik nedeniyle istediği hızda gitmiyor aşılama. Bir de mali nedenlerle Küba’nın turizme ihtiyacı var. Rusya’dan turistler gelmeye başladı. Salgın özellikle turistik bölgelerde yukarıya çıkmaya başladı.”

‘ABD bu saldırganlığın bir bedeli olduğunu bilmek zorunda’

Okuyan, Küba’yla ilgili değerlendirmelerinde bu ülkenin ihtiyaç duyduğu uluslararası dayanışmanın da altını çizdi:

“Küba salgını da aşar ama Küba’nın dayanışmaya ihtiyacı var. ABD ablukası birçok ülkeyi tehdit ettiği için Kübalı doktorlar da buralara gidemiyorlar. Sadece BM’de ABD ve İsrail destekliyor ablukayı buna rağmen sürüyor. ABD bu saldırganlığın bir bedeli olduğunu bilmek zorundadır. Sosyal medya da ellerinde. Sahte hesaplarla paylaşımlar yaptılar. Bizim de sokakta ABD bu saldırganlığın bir bedeli olduğunu söylememiz lazım. Hesaplaşma sadece sandıkla olmaz, hukukla da, sokakla da hesaplaşırsın. O nedenle bizim de yapabileceklerimiz var. Ancak en büyük görev Kübalı devrimcilere düşecek.”

‘İki halkın dostluğunu ve emperyalizme karşı kararlılığını pekiştirmek için oradaydık’

Küba’daki gelişmelerle ilgili bölümün ardından Okuyan, Yunanistan’da yapılan etkinlik hakkında izlenim ve görüşlerini aktardı. Yunanistan Komünist Gençliği (KNE) tarafından otuzuncusu düzenlenen Antiemperyalist Kamp, bu yıl özel bir başlıkla ve Türkiye Komünist Gençliği’nin (TKG) katılımıyla gerçekleşmiş “aynı düşmanla mücadele ediyoruz” ve “sosyalizm gelecektir” başlıklarıyla duyurulan kamp, 9-11 Temmuz tarihleri arasında Midilli Adası’nda yapılmıştı.

Programda Midilli’deki kampın görüntüleri de izlenirken Şule Aydın’ın “Kimlerle kucaklaşıldı, neden bu buluşma gerçekleşti?” sorusuna Okuyan şöyle yanıt verdi:

“Bu buluşmayı Yunanistan Komünist Gençliği organize etti. Bir miting yapıldı ve buraya biz de davet edildik. Aslında Türkiye Komünist Partisi Gençliği daha kalabalık gidecekti, teknelerle. İki ülke arasındaki anlaşmazlık nedeniyle daha az sayıda katılım oldu. Yunanistan’da da ciddi bir gerici dalga var ve açıkçası ek zorluklarla da karşılaştık, mesele sadece Covid değildi. Ama sonuçta anlamlı bir etkinlik oldu.

30 yıldır düzenliyorlar ancak bu yıl istediğimiz ölçüde olmasa da birlikte düzenlendi. Yunanistan’ın dört bir yanında insanlar kampa gelmişti. Miting de çok başarılı oldu. İki halkın dostluğunu ve emperyalizme karşı kararlılığını pekiştirmek için oradaydık. Orada tabii faşistlerin tepkisini çekti kamp. Genel Sekreterin ‘Türk halkı düşmanımız değildir’ sözlerine takılmışlar. Dünya Komünist ve İşçi Partileri toplantısını da birlikte organize etmiştik, İzmir’de. Bu etkinliklere önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz. Halkların düşmanı olan emperyalizm, NATO’dur. Biz düşman değiliz ve birçok ortak noktamız var. Israrla bu iki ülkeyi savaştırmaya çalışıyorlar.

Yunanistan’da milliyetçilik yükseliyor ve silahlanma da artışta. Galatasaray meselesinde detayları bilmiyorum fakat bu hızlı test kendi halklarına da yapılıyor. Ancak neticede bu bir spor kulübü. Yunanistan’da demokrasinin beşiği denir ama faşistleri de faşist ve devlet kurumlarında da varlar ve bildiklerini okuyorlar açıkçası.”

‘Kök salmak zorundayız’

Şule Aydın, Yunanistan’la ilgili anlatımlardan sonra Okuyan’a Türkiye Komünist Partisi’nin çalışmalarıyla ilgili “TKP köy evleri ve semt evleriyle ne amaçlıyor?” sorusunu yöneltti. Okuyan şöyle konuştu:

“Biz sonuçsuz ve anlamsız tartışmalara girmiyoruz ama insanlar bunları ilgiyle izliyor. Öte yandan bu atışmalar iz bırakmıyor. TKP’nin sözleri açısından da. Bizim dezavantajlarımız var, medyada çok yer almıyoruz. Biz şirin gözükmek için sözler söylemiyoruz. İyi ki tekellerin medyasına şirin gözükmüyoruz. Avantajımız da şu biz örgütlü bir partiyiz. TKP’nin en büyük gücü sayısal olarak da bir yere ulaşmış olan ve ne yaptığını bilen kadroları. Biz böylelikle Türkiye’nin dört bir yanında açılışlar yapabiliyoruz.

TKP Türkiye’nin bazı yerleşimlerinde söküp atılması imkansız bir siyasi güç haline geldi. Dikeyine örgütlenme bu. Biz bunun dışında ülkenin her yerine ulaşacağız. Bu da yatayına örgütlenme. İşçi evleri, köy evleri açıyoruz. Biz bile takip edemez hale geldik. TKP’nin alan kapatma, yerleşme, yaygınlaşma gibi bir iddiası var. Biz seçimlerde de oy avcılığı yapmadan, gelip geçici bir iş yapmamalıyız. Biz kök salmak zorundayız. TKP adım adım toplumda yaşayan insanlara ulaşmaya başladı ve bu medyaya çıkmaktan daha değerli.

Geçtiğimiz haftalarda Kürt halkının yoğun yaşadığı yerlerde toplantılar yaptık, yerler açtık. Bu sırada Karadeniz’den pek çok yere örgüt açmayı da sürdürdük.

Bu yıl TKP’nin 101. yılı. TKP o zamana kadar hazırlıklarını sürdürecek ve çok daha güçlü tam gaz devam edecek. TKP’yi Türkiye fotoğrafından çıkarmaya kimsenin gücü yetemeyecek. Dostlarımız sayesinde, her gün TKP’ye başvuranlar sayesinde.”

‘TKP umudu ve örgütlülüğü birleştiren partidir’

Okuyan, izleyicilerden gelen bir soru üzerine Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday gösterme konusunda da şunları söyledi:

“TKP seçimlerde Türkiye’nin emekçi halkını alternatifsiz bırakmamakla yükümlüdür. Bu Cumhurbaşkanlığı meselesinde de böyledir. Görüştüğümüz dost partilerle beraber ne yapabiliriz diye tartışıyoruz. Mutlaka düzen dışı seçenekler de halkın önüne konulacaktır. Seçim, sözünü ettiği çalışmalarda ne kadar başarılı olduğumuz sorusunun yanıtını almamız için önemli olacaktır.

O köy evindeki fotoğraflardaki insanların yüzünde olan umudu hiçbir şeye, seçim başarısına değişmeyiz. Çünkü umut insanlığın elindeki en büyük güçtür. İkincisi de örgütlülüktür. TKP o iki gücü birleştiren partidir.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bu Yazı İçin Ne Düşünüyorsun?

  1. “Umut ve örgütlülük insanlığın elindeki en büyük iki güçtür” için yorumda bulun

    “Umut ve örgütlülük insanlığın elindeki en büyük iki güçtür” için henüz bir yorumda bulunulmamış! Hemen üst alanda bulunan formu kullanarak “Umut ve örgütlülük insanlığın elindeki en büyük iki güçtür” için ilk yorumu yapabilirsin.