Toplumsal konulara olan hassasiyetini eserlerinde doğrudan ve dolaylı olarak işleyen Zülfü Livaneli, İnkılâp Kitabevi etiketiyle çıkan yeni romanı Balıkçı ve Oğlu’nda da göçmenlere, rant sorununa, ekolojik yıkıma odaklanarak insan hayatının ticaret malzemesine dönüştüğü bu yılları ve göz ardı edilen vicdani sorumlulukları hassasiyetle ele alıyor.
Edebiyatın güçlü sesi Zülfü Livaneli, okurunu Ege kıyılarında yaşamlarını sürdüren balıkçı bir ailenin hikayesine dahil ettiği Balıkçı ve Oğlu ile toplumsal duyarlılığını sürdürmeye devam ediyor. Romancıların zihinlerinde bazen bir imgeyle, bazen bir hikâyeyle bazen de bir sözle ama mutlaka hayattan duyduğu bir şeyle, aldığı izlenimlerle kitap yazmaya başladığını söyleyen Livaneli, Balıkçı ve Oğlu’yla bunu bir kez daha gösteriyor. Kitabı nasıl yazmaya başladığını “Denizde bir yoksul balıkçının bir göçmen cesedi bulması gibi çok çarpıcı bir deneyimle başladı ve daha sonrasında bunu genişlettim. Genişlettikçe işin içine o yoksul balıkçı Mustafa’nın hayatı, karısı Mesude’nin hikâyesi ve onların başlarına gelmiş olan büyük bir felaket, daha sonra da karşılaştıkları büyük sürpriz girdi” sözleriyle anlatan Livaneli, aileyi anlatırken onların hayatına dokunan; onların zihnini, psikolojisini, yaşamlarını, geçimlerini her şeylerini etkileyen olayların da romana girdiğini açıklıyor.
“Hayatın Gerçeklerine Gözümü Kapatıp Roman Yazamam”
İnsanın tek başına, soyut, cam fanusun içinde yaşamadığını belirten Zülfü Livaneli, romanını yazarken de bunun her sayfada ve satırda okurun karşısına çıktığını ifade ediyor. “Hepimizi her şey etkiliyor. Çevre etkiliyor, haberler etkiliyor, doğa etkiliyor, doğa tahribatı etkiliyor, geçim derdimiz etkiliyor” diyen Livaneli, insanın bütün olarak ele alındığı zaman da yüzünü topluma çeviren romanların hikayesinin olgunlaştığını vurguluyor. Bu toplum içinde yaşadığından çevresinde yaşama dair unsurları görmezden gelemeyeceğini sözlerine ekleyen usta edebiyatçı, “Gündelik hayatımızda güzelliklerin yanı sıra zulüm de var. Kadın cinayetleri var, çocuk… O kelimeyi bile anmak istemiyorum, her türlü saldırı var. Şimdi ben bunlara gözümü kapatıp roman yazamam ki. Ben, dolmuş yolcularını mı yazacağım? Ya da içimin sıkıntılarını mı yazacağım?” diyerek Balıkçı ve Oğlu’nun gerçeklerden beslenen bir roman olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
“İnsanlık Kendi Kendini Öldürüyor”
Zülfü Livaneli’nin dünyaya ve çevreye karşı en duyarlı romanı olan Balıkçı ve Oğlu, insanın doğa üzerindeki yıkımını da odağına alıyor. Ege’nin tarihinden bugününe, balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söyleyen Balıkçı ve Oğlu’nu bugünle karşılaştıran Livaneli, romanında da işlediği balon balıklarını örnek gösteriyor. “Balıklar çok tehlikeli hale geldi. Balon balıkları burayı bastı. Burada da müsilaj, deniz salyası başladı. Marmara Denizi zaten deniz salyasına boğuldu, bütün doğal hayatı yok ediyor. Ayrıca yediğiniz balık da plastik yiyor. Siz de onu alıyorsunuz, ağır metalleri alıyorsunuz. Yani insanlık kendi kendini de öldürüyor” diyen Livaneli, balon balıklarını daha çok kazanç sağlayıp büyümeye çalışan şirketlere benzetiyor.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
Toplumsal konulara olan hassasiyetini eserlerinde doğrudan ve dolaylı olarak işleyen Zülfü Livaneli için henüz bir yorumda bulunulmamış! Hemen üst alanda bulunan formu kullanarak Toplumsal konulara olan hassasiyetini eserlerinde doğrudan ve dolaylı olarak işleyen Zülfü Livaneli için ilk yorumu yapabilirsin.